7 Ocak 2012 Cumartesi

Bir gün sizi de elektrik çarpacak

Yazmayı çok istiyor olmama rağmen bir süredir bloguma yazı ekleyemiyordum. Hakkında yazmak istediğim bir sürü konu birikti haliyle. Bunları hangi sırayla sizlerle paylaşsam bilemiyorum, ama gündemi takip ederek bu paylaşımları yapmak en doğrusu diye düşünüyorum. Mesela şu aralar ihracatı gerçekleştirilen ve önümüzdeki aylarda ülkemizde de satışa sunulacak olan Fluence ZE ve diğer elektrikli araçlar güzel bir konu olabilir bence.

Renault Fluence (sağda) ve Nissan Leaf (solda) kardeşliği[1]
Başta ben olmak üzere tüm halkımızın sabırsızlıkla beklediği elektrikli araçları caddelerde görmemiz için çok az bir zaman kaldı. Avrupa'nın başta çevre olmak üzere çeşitli kaygılarla belirlediği normları (Euro 4, Euro 5 gibi) sağlamakta epey emek sarf eden firmalar, kurtuluşu elektrikte bulmuş olacaklar ki bu alanda girişimlerde bulundular. Herkes farklı kaygılar güdedursun, halkımızın bu araçlara ilgi duymasının üç ana sebebi şöyle özetleyebiliriz:

1-Ekonomi,
2-Ekonomi,
3-Ekonomi.

Evimizden yaklaşık 6-8 saatte ya da hızlı şarj istasyonlarında yaklaşık yarım saatte şarj edebileceğimiz elektrikli araçlardan en hızlı şarj teknolojisine şu anda sadece Renault sahip; bu teknoloji ile yaklaşık 3 dk'da boş bataryanızı dolusu ile değiştiriyorlar. Bu işlem ile bir depo benzin almaktan farksız hale gelen şarj işlemi kulağa gayet hoş geliyor. Opel ve Chevrolet ise elektrikli araçları Ampera ve Volt için menzil uzatıcı sistemi araçlarına ilave ederek uzun yolculuklardaki şarj sorununu çözdüklerini ifade ediyorlar, yani uzun yolculukları yine benzin ile yapmış oluyoruz.

Aracımızı nasıl şarj edebiliriz?[2]

Ancak benim bir türlü akıl erdiremediğim, firmaların ise (bence) gündeme getirmekten çekindikleri bir mesele var. Cevabını aradığım soruları sizlere de sorayım:

1-Potansiyel müşteri kitlesinin yaşadığı İstanbul'da, zemin kat ve 1. katta yaşayanlar haricindekiler evden nasıl şarj edecekler? Mesela 50 metrelik uzatma kabloları piyasaya sürülerek bu sorun çözülür mü? Pencereden aşağıya sallandırdığımız bu kablodan alt kattaki komşular kaçak olarak faydalanabilir mi?

2-İstanbul'dan Ankara'ya 3-4 TL gibi bir bedel ödeyerek gitmemiz için, hızlı şarj istasyonlarını işleten kişi veya kurumlar bu işi hayrına mı yapacaklar?

3-Yazın soğutma, kışın ısıtma ihtiyacımızı karşılayacağımız klima, ya da her gün kullandığımız farlar, silecek ve hatta radyo gibi donanımlar su ile mi çalışacak da bunların menzile olan etkileri hiç gündeme getirilmiyor? Ayrıca test ortamında tam şarjlı iken 160-180 km yol gidebilen bu araçlar, pratikte kaç km yol gidebiliyor, İstanbul'un 7 tepesini gezerken enerjisini İstanbul'un tarihi ve doğal güzelliklerinden mi alacak?

4-Elektrikli araçlar için satış hedeflerimizi belirlerken, enerji santrallerimizin bu yükün altından kalkıp kalkamayacakları ne kadar planlandı? Petrole olan bağımlılığımızı azaltmasının yanında bu araçlar doğal gaz, kömür, hatta bu santrallerin teknolojileri için dışa olan bağımlılığımızı artırmış olmayacak mı?

Aslında yukarıdaki soruların ne kadar ciddi olduğunu, okuduğunuzda siz de anlamışsınızdır. Bu soruları sormaktaki asıl gayem, firmaların bu tip konuları gündeme getirmemiş olmalarını eleştirmekti. Bütün bunlardan daha da vahim olan mesele ise, aslında ekonomik diye almayı planladığımız araçların yanında kiralamak zorunda olduğumuz bataryalardır. Yani 2 Kuruş/km tüketim değerine sahip olmak için Renault'dan aylık 250 TL karşılığında batarya kiralamak aslında çoğumuz için ekonomik olmamaktadır bence. Elektrikli otomobil konusunda işbirliği içerisinde oldukları Nissan firmasında da benzer durum söz konusu. Bu yazımı yazarken tesadüfen gördüğüm şu ifade beni daha da hayal kırıklığına uğrattı: "Customers will also subscribe to a monthly lease starting from €82 including VAT (assistance included) to cover the battery at a level of 10,000km/year for 36 months.". Renault firmasının sayfasından birebir aldığım bu yazı, aslında bu aracın sürekli yolculuk halinde olan iş dünyasının da çok işine yaramayacağını düşündürdü bana. Fazla yolculuk etmediğimiz halde ailecek senelik 10,000km yol yaptığımızı söylersem belki daha iyi bir kıyaslama şansı olur sizin için.

Renault firmasına ait elektrikli araçlar[3]
Opel Ampera[4]
Chevrolet Volt[5]
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz, büyük bir ekonomi hayaliyle dört gözle beklediğimiz elektrikli araçlar hayatımıza girdiğinde bize birey ya da ülke olarak ne gibi bir fayda ya da zarar sağlayacak henüz bilmiyoruz. Firmalar bu soruların cevaplarını biliyorlar ancak bizlerle paylaşmıyorlar. Bir TV programında bunları anlatmak tüm ev halkının ilgisini çekmez evet, ancak internet aracılığıyla herhangi bir iletişim kanalını kullanarak bu tip verileri bizlerle paylaşmış olsalardı ben kendi adıma memnun olurdum bu durumdan. Bu yazıyı okuduğunuzda karamsarlığa kapılmışsanız ve kurtuluş olarak aklınıza ilk gelen şey Çin'den gelen elektrikli araçlar olabilir. Ancak o konuda da benim şahsi düşüncem şudur:

1 yorum:

  1. renaultun fluence aracı yaklaşık 1 ay önce yıldızdaydı aracın sadece 150 km'lik menzili 60 bin liralık başlangıç fiyatı ve pilinin aylık yüksek kirası şu anda şehir içi için bile hiç cazip gözükmüyor bekleyip gelişmelerini bekleyeceğiz:)

    YanıtlaSil